0312 230 00 90
av.ebru.unsal@gmail.com

HAGB Konusu Yargıtay Kararı 5607 Sayılı Kanun11.8.2025

HAGB Konusu Yargıtay Kararı 5607 Sayılı Kanun ile alakalı bu detaylı kararı hemen Ünsal Hukuk kurumsal web sitesinden inceleyebilirsiniz.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU
2014/297 E., 2015/3 K.
ALAN             : Ceza Hukuku

KONU            : 5607 Sayılı Kanun, HAGB, Sanığın neden olduğu zarar net olarak sanığa bildirildikten sonra bu zararı karşılayıp karşılamayacağı sorulduktan sonra HAGB konusu sorulmalıdır.

ÖZET             : “suça konu sigaraların değerinin kaçak eşyaya mahsus tespit varakası ve bilirkişi raporunda farklı olarak gösterildiği, bilirkişi tarafından belirlenen değer üzerinden gümrük idaresine gümrük vergilerinin hesaplattırılmadığı somut olayda; sanık ve müdafiinin suça konu gümrük kaçağı sigaraların, teknik bir konu olan ve yıllara göre değişkenlik gösteren gümrük vergilerinin ne olduğunu basit bir araştırmayla öğrenmeleri mümkün bulunmadığı gibi, kendilerine okunan belgelerdeki değerler arasında farklılık bulunmasının tereddüte neden olduğu nazara alınarak uzman bilirkişi tarafından belirlenen değer üzerinden gümrük idaresine alınması gerekip de alınamayan gümrük vergi tutarı hesaplattırılmalı ve ödeme iradesini ortaya koyarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep eden sanığa bu miktar bildirilip zararı karşılayıp karşılamayacağı açıkça sorulduktan sonra sonucuna göre hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına karar verilmelidir.”

K A R A R      :  
CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanığın kaçakçılık suçundan mahkûmiyetine karar verilen somut olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; katılan kurumun zararlarını karşılamadığı gerekçesiyle sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;
Olay tarihinde devriye görevlerini yapmakta olan kolluk görevlileri tarafından kırmızı ışıkta duran sanığın sevk ve idaresindeki minibüste siyah poşetler içerisinde sigara kolilerinin bulunduğunun görülmesi ve bu durumdan şüphelenilmesi üzerine minibüste yapılan aramada 19.900 paket gümrük kaçağı sigaranın ele geçirildiği,
Kaçak eşyaya mahsus tespit varakasına göre, suça konu olan sigaraların CİF değerinin 11.980, vergiler toplamının 73.924, gümrüklenmiş değerinin ise 85.864 Lira olduğu,
Yerel mahkemece görevlendirilen bilirkişinin söz konusu sigaraların CİF değerini kaçak eşyaya mahsus tespit varakasından farklı olarak 9.950 Lira olarak belirlediği,
Sanık ve müdafiinin gerek talimat mahkemesi huzurunda, gerekse bizzat duruşmaya katılarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettikleri,
Duruşmada bilirkişi raporunun sanık ve müdafiine okunduğu, bilirkişinin belirlediği CİF değer üzerinden gümrük idaresine alınması gerekip de alınamayan gümrük vergilerinin hesaplattırılmadığı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep eden sanık ile müdafiine hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için tazmin edilmesi gereken değerin ne olduğu hususunda bir açıklama ve bildirimde bulunulmadığı,
Yapılan yargılama neticesinde sanığın suçun işlenmesi nedeniyle katılan kurumun uğradığı zararın giderilmediğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.


Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin objektif şartlarından birisi de, suçun işlenmesiyle mağdurun ya da kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesidir. Burada kastedilen maddi zarar olup, manevi zarar bu kapsamda değerlendirilmemelidir. Zararın bizzat sanık tarafından giderilmesine gerek olmayıp, sanık adına, ancak onun bilgisi ve rızası tahtında üçüncü kişiler tarafından tazmin, aynen iade veya eski hale getirmek suretiyle karşılanması da mümkündür. Suçun işlenmesiyle herhangi bir zararın doğmadığı ya da zarar doğurmaya elverişli olmayan suçlar yönünden ise bu şart aranmayacaktır. Zararın tespitinde hâkim, ceza muhakemesinde şahsi hak davasına yer verilmediği gerçeğini nazara alarak, kanaat verici basit bir araştırma yapmalı, hukuk hâkimi gibi gerçek zararı tam anlamıyla tespit etmeye çalışmamalıdır. Zira CMK´nun 231. maddesindeki düzenleme, kişinin ileride hukuk mahkemesinde bir şahsi hak davası açmasına ve giderilmediğini düşündüğü gerçek zararın kalan kısmına hükmedilmesini istemesine engel değildir.

Bazı olaylarda zarar miktarının herkes tarafından kolayca belirlenmesi mümkün iken, bir kısım suçlarda zararın tespiti teknik bilgi gerektirmekte, ancak konusunun uzmanı bilirkişi aracılığıyla hesaplanabilmektedir. Zararın miktarı hâkim tarafından belirlenemiyorsa bilirkişi incelemesi yaptırılmalı, ödeme iradesi ortaya koyan sanıktan belirlenen miktarda zararı karşılayıp karşılamayacağı açıkça sorulduktan sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı tartışılmalıdır.
5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 71. maddesinde kamu zararı; "mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması" şeklinde tanımlanmıştır. Kaçakçılık suçlarında suça konu eşya gümrük işlemlerine tabi tutulmaksızın ya da aldatıcı işlem ve davranışlarla ithal veya ihraç edildiğinden gümrük idaresi veya başka idarelerce eşyanın ithali veya ihracına bağlı olarak uygulanan gümrük vergileri tahsil edilemediği veya eksik tahsil edildiğinden kamunun zarara uğradığı açıktır. Bu nedenle kaçakçılığa konu olan eşya, yasal olarak ithal ya da ihraç edilseydi alınması gerekip de alınamayan gümrük vergileri, kaçakçılık suçlarında kamunun uğradığı zarar olduğu kabul edilmelidir. (Seyfettin Çilesiz, İçtihatlı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Açıklaması, 3. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 26; İhsan Baştürk, Hükmün Açıklanmasının Ertelenmesi, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, 2012, s. 475) Nitekim kaçakçılık suçlarına bakan Yargıtay 7. Ceza Dairesinin yerleşik içtihatları da bu doğrultudadır.

Öte yandan kaçakçılık suçunun işlenmesiyle kamunun mahrum kaldığı gümrük vergi tutarının belirlenmesi teknik bir konu olup, yıllara göre değişkenlik arz eden ve eşyaların niteliğine göre farklı tarife ve cetvellere tâbi bulunan bu tutarın herkes tarafından kolayca belirlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle tarafsız uzman bir bilirkişiye suça konu eşyaların CİF değeri sorulmalı, daha sonra belirlenen bu değer üzerinden gümrük idaresince alınması gerekip de alınamayan gümrük vergileri hesaplattırılmalı ve ödeme iradesini ortaya koyarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep eden sanığa bu miktar bildirilip zararı karşılayıp karşılamayacağı açıkça sorulduktan sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına karar verilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ve müdafiinin gerek talimat mahkemesi huzurunda gerekse bizzat duruşmaya katılarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettikleri, suça konu sigaraların değerinin kaçak eşyaya mahsus tespit varakası ve bilirkişi raporunda farklı olarak gösterildiği, bilirkişi tarafından belirlenen değer üzerinden gümrük idaresine gümrük vergilerinin hesaplattırılmadığı somut olayda; sanık ve müdafiinin suça konu gümrük kaçağı sigaraların, teknik bir konu olan ve yıllara göre değişkenlik gösteren gümrük vergilerinin ne olduğunu basit bir araştırmayla öğrenmeleri mümkün bulunmadığı gibi, kendilerine okunan belgelerdeki değerler arasında farklılık bulunmasının tereddüte neden olduğu nazara alınarak uzman bilirkişi tarafından belirlenen değer üzerinden gümrük idaresine alınması gerekip de alınamayan gümrük vergi tutarı hesaplattırılmalı ve ödeme iradesini ortaya koyarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep eden sanığa bu miktar bildirilip zararı karşılayıp karşılamayacağı açıkça sorulduktan sonra sonucuna göre hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına karar verilmelidir.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.06.2011 gün ve 135-140 sayılı kararında da benzer sonuçlara ulaşılmıştır.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararında bir isabetsizlik bulunmadığından reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Başkanı ve onyedi Genel Kurul Üyesi; itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.
 

İlginizi Çekebilecek Diğer Makaleler

Whatsapp