0312 230 00 90
av.ebru.unsal@gmail.com

Minibüs Kazası Sonrası İtirazın İptali Emsal Karar17.5.2024

Minibüs Kazası Sonrası İtirazın İptali Emsal Karar hususlarını içeren kapsamlı bir içerik daha sizlerle, inceleyebilir, benzeri hususlarda profesyonel destek alabilmek için hukuk büromuza başvurabilirsiniz.

T.C. DİYARBAKIR BAM 6. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2024/1065 - 2024/1211
T.C.
DİYARBAKIR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ


DOSYA NO: 2024/1065
KARAR NO : 2024/1211


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I


İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : DİYARBAKIR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 02/05/2024


Taraflar arasında görülen davada Mahkemece verilen kararın istinaf incelemesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesi gereğince tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için düzenlenen rapor ile istinaf sebepleri dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları, tüm belgeler okunup incelendikten sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:

Davacı vekili; davalının işleteni ve sigorta ettireni olduğu ve müvekkili şirkete trafik sigortalı .... plakalı minibüsün ... tarihinde bir trafik kazasına karışarak ...’un vefatına, ...’nun maluliyetlerine sebebiyet verdiğini, mağdur şahısların müvekkili şirkete başvurması üzerine... mirasçılarına ...tarihinde ...TL destekten yoksun kalma tazminatı, ...’a 10/03/2020 tarihinde 142.468,95 TL maluliyet tazminatı ve stopaj, ...’ya 30/03/2020 tarihinde 167.760,82 TL maluliyet tazminatı ödendiğini, kaza ile ilgili olarak düzenlenen kaza tespit tutanağından, sigortalı araç sürücüsü ...’un (B) sınıfı ehliyet sahibi olduğu, ancak sigortalı minibüsü kullanmak için (D.1) sınıfı ehliyet gerektiğinin anlaşıldığını, müvekkili şirketle davalı arasında akdedilen trafik sigorta poliçesi ve poliçenin eki niteliğindeki Genel Şartların B.4.b maddesi hükmüne göre, sigortalı araç sürücüsünün ehliyetsiz veya yetersiz ehliyete sahip olması halinde, ödemede bulunan sigortacının sigortalısına rücu edebileceğini, bu bağlamda alacağın rücuen tahsili için Tarsus İcra Müdürlüğü’nün ... E. sayılı dosyası üzerinden ilâmsız icra takibi açıldığını, ancak davalı borca itiraz ettiğinden takibin durduğunu, bunun üzerine arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, .... sayılı arabuluculuk dosyasının anlaşmazlıkla sonuçlandığını beyan ederek; itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, davanın yetkili mahkemede açılmadığından yetki yönünden davanın reddinin gerektiğini, .....plakalı aracın satıldığını ve tarafına ait olmadığını, söz konusu aracı satmış olduğundan herhangi bir şekilde sorumluluk ve borç kabul etmediğini, araç satış sözleşmesinin mevcut olduğunu, söz konusu araç satım işlemi yapılırken herhangi bir şekilde aracı kullanan şahsın ehliyetli olup olmadığı ya da araç kullanıp kullanmadığının tespitinin mümkün olmadığını, söz konusu aracın devrini yapmak üzereyken aracın kazaya karışmış olduğunu, hiçbir şekilde hukuki sorumluluğunun bulunmadığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davanın itirazın iptali davası olduğu, 6102 sayılı TTK m. 5/A ve 6325 sayılı HUAK m. 18/A(2) hükümleri uyarınca eldeki davada arabuluculuk başvurusunun dava şartı olduğu ve davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğunu, somut olayda davacı tarafından mahkemeye sunulan dava dilekçesi ekinde arabuluculuk tutanağının bulunmadığı, 09/06/2022 tarihli duruşma zaptının (9) nolu ara kararı uyarınca son arabuluculuk tutanağının aslı veya onaylı suretinin sunulması için davacı vekiline 1 haftalık kesin süre verildiği, yine arabuluculuk son tutanağının aslı veya onaylı suretinin sunulmaması halinde davanın usulden reddine karar verileceği hususunun ihtar edildiği, davacı vekilince UYAP sisteminden sunulan 14/06/2022 tarihli beyan dilekçesi ekindeki tutanağın asıl veya onaylı suret olmadığı, arabuluculuk son tutanağı olarak sunulan belgenin vekil tarafından fotokopi olan belgenin aslı gibidir yapılarak gönderildiği, Mahkemece fotokopi evrakın UYAP sisteminden kayıtlı olup olmadığının sorgulanması neticesinde herhangi bir arabuluculuk tutanağı tespit edilemediği gerekçesiyle; davanın 6100 sayılı HMK´nın 114/2. ve 115/2. maddeleri gereğince arabuluculuk dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:

İstinaf kanun yoluna başvuran davacı vekili; Yerel Mahkemenin ret gerekçelerinin tamamının hatalı olduğunu, gerekçeli kararda, arabuluculuk son tutanağının dava dilekçesiyle birlikte sunulmadığı belirtilmişse de, görevsizlik kararı veren Diyarbakır ... Tüketici Mahkemesinin ....E. sayılı dosyasındaki dava dilekçesi ekinde arabuluculuk son tutanağının imzalı olarak sunulduğunu, 09/06/2022 tarihli duruşmadaki (9) numaralı ara karar ile arabuluculuk son tutanağının aslının veya onaylı suretinin dosyaya sunulması için taraflarına 1 haftalık kesin süre verildiğini, bunun üzerine arabuluculuk tutanağının vekil imzası ile onaylanarak 14/06/2022 tarihinde UYAP sistemi üzerinden dosyaya ikinci kez sunulduğunu, Mahkemenin, UYAP sistemi üzerinde yapılan soruşturmada bu davaya ilişkin herhangi bir arabuluculuk tutanağına rastlanmadığı gerekçesinin de hatalı olduğunu, davanın UYAP sistemi üzerinden açıldığını, UYAP sisteminin geçerli bir arabuluculuk dosyası olup olmadığını ve sunulan dosya numarasının tarafları ile davanın tarafları arasında isim uyuşması olup olmadığını kontrol ettiğini, arabuluculuk dosyası yoksa veya taraflar uyuşmuyorsa dava açılmasına müsaade etmediğini, Mahkemenin kararında belirttiği gibi bir arabuluculuk dosyası mevcut olmasa idi işbu davanın UYAP sistemi üzerinden açılmasının mümkün olmayacağını, arabuluculuk son tutanağının dosyaya 2 kez sunulduğunu, sunulmamış olsa dahi UYAP sisteminden kolaylıkla elde edilebilecek durumda iken dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddinin kanun ve usule aykırı olduğunu beyan ederek istinaf isteminde bulunmuştur.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ SEBEPLER VE GEREKÇE:

6100 sayılı HMK´nın 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebepler ve kamu düzeni ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesinde;
Dava, 2004 sayılı İİK m. 67 hükmü uyarınca, ilâmsız icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.

2004 sayılı İİK´nın 67/1 hükmüne göre; takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

Tarsus İcra Müdürlüğünün .... E. sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde; davacı/takip alacaklısı tarafından davalı/takip borçlusu ... ile dava dışı takip borçlusu ... aleyhine 700.229,77 TL asıl alacak ve 19.847,23 TL takip öncesi işlemiş faiz olmak üzere toplam 720.077,00 TL para alacağı için Örnek No: 7 ilamsız icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin davalı/takip borçlusu....´a 03/07/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı/takip borçlusu ... tarafından da 06/07/2020 tarihli dilekçe ile itiraz edildiği, itirazın yasal (7) günlük sürede olduğu, borçlunun yasal (7) günlük süresi içerisindeki itirazı üzerine takibin 2004 sayılı İİK m 66 hükmü uyarınca kendiliğinden durduğu, davanın da yasal (1) yıllık sürede 28/05/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.

Dosya kapsamına göre; davanın başlangıçta Diyarbakır .... Tüketici Mahkemesinin..... E. sayılı dosyasında açıldığı, Mahkemece 16/11/2021 tarihinde görevsizlik kararı verildiği, bu kararın 29/12/2021 tarihinde kesinleştiği, davacı vekilinin 6100 sayılı HMK m. 20(1) hükmü uyarınca yasal sürede verdiği 20/12/2021 tarihli gönderme talep dilekçesi üzerine Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/80 E. sırasına kayden yargılamaya devam edilerek istinafa konu kararın verildiği görülmüştür.

(i) Davanın Ticarî Dava Olup Olmadığı Hususunun Değerlendirilmesi:
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.

(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.

(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.

Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında .... plaka sayılı minibüs için..... tarihlerini kapsayan dönem için karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi akdedildiği, sigortalı aracın yeterli ehliyetnameye sahip olmayan sürücünün sevk ve idaresinde iken karıştığı trafik kazası nedeniyle ödenen tazminat nedeniyle davacı sigorta şirketi tarafından ZMSS poliçesi nedeniyle kendi âkidinden rücuan tazminatın tahsili için takip başlatıldığı, itiraz üzerine eldeki davanın açıldığı, 6102 sayılı TTK m. 4(1)-a hükmünde “TTK´da öngörülen” hususlardan kaynaklanan hukuk davalarının mutlak ticarî davalar arasında sayıldığı, sigorta hukukuna ilişkin hükümlerin de TTK’nın 6. Kitabında m. 1401 vd. hükümlerinde düzenlendiği, dava konusu aracın minibüs olması nedeniyle meslekî amaçlar kullanıldığı, bu nedenle, TTK´da düzenlenmiş olan sigorta hukukundan kaynaklanan hukuk davaları mutlak ticarî dava olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.

(ii) Davanın HSK´nın Ticaret Mahkemelerinin Yargı Çevresini Belirleme Kararı Kapsamında Değerlendirilmesi:

5325 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun

un m. 5/1 ve m. 7 hükümleri ile 6087 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanununun m. 4(1)-a ve 7(2)-f hükümleri çerçevesinde HSK 1. Dairesinin 08/07/2021 tarihli ve 568 sayılı kararı ile Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/09/2021 tarihi itibarıyla faaliyete geçirilmesine karar verilmiştir.
HSK´nın 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında (RG-08/07/2021-31535) Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesi yargı çevresinin Diyarbakır ilinin mülki sınırları olarak belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiştir. Bu nedenlerle, 01/09/2021 tarihinden itibaren Diyarbakır il merkezi ve ilçelerinin yer itibariyle yetkili olduğu bütün ticarî davalar, adı geçen mahkemede görülecektir.

HSK´nın yukarıda anılan yargı çevresi belirleme kararında, 01/09/2021 tarihinde önce açılan davaların yeni kurulan mahkemelere devredilip devredilmeyeceği konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.

Ancak, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ve 5. Hukuk Dairesi tarafından 5235 sayılı Kanun’un 35. maddesi kapsamında verilen uyuşmazlığın giderilmesi kararlarında; davanın açıldığı tarih itibariyle görevli olan asliye hukuk mahkemelerinin, derdest dava dosyalarını HSK´nın 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararıyla yeni kurulan veya yetki çevresi genişletilen ticaret mahkemelerine devir ya da görevsizlik kararı ile gönderemeyeceği, HSK´nın söz konusu kararı öncesinde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların görülmeye devam edilmesi gerektiği kabul edilmiştir (Bkz. Yargıtay 11. HD´nin 25/03/2022 tarihli ve 2022/509 E., 2022/2410 K. sayılı; Yargıtay 5. HD´nin 21/02/2022 tarihli ve 2022/1073 E., 2022/2686 K. sayılı uyuşmazlığın giderilmesi kararları).

Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve ilgili hukuk dairelerinin içtihatları da, uyuşmazlığın giderilmesi kararına benzer gerekçelerle, davaların ilk açıldığı asliye hukuk mahkemelerinde asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görülmesi gerektiği yönündedir (Bkz. Yargıtay HGK´nın 07/02/2024 tarih ve 2023/6-604 E., 2024/70 K. Sayılı; 29/11/2023 tarih ve 2023/6-893 E., 2023/1166 K. sayılı; Yargıtay 11. HD´nin 14/03/2022, 2022/500 E., 2022/1830 K.; Yargıtay 4. HD´nin 11/04/2022, 2022/2384 E., 2022/7144 K.; Yargıtay 5. HD´´nin 21/03/2022, 2022/4258 E., 2022/5003 K. tarih ve sayılı kararları). 6100 sayılı HMK m. 22 hükmü uyarınca Yargıtay´ın yargı yeri belirleme hususunda yüksek görevli merci olması nedeniyle, yukarıda anılan HGK kararlarındaki, uyuşmazlığın giderilmesi kararlarındaki ve diğer özel daire içtihatlarındaki çözüm çerçevesinde uygulama birliğinin sağlanması gerekli olmuştur.

Bu hukuksal çerçevede somut olayın değerlendirilmesinde; HSK Genel Kurulunun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesinin faaliyete geçirildiği ve davanın 28/05/2021 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. HSK´nın ilgili kararında 01/09/2021 tarihinden önceden açılmış ve derdest olan davaların devrine ilişkin herhangi bir ifadeye yer verilmemiştir. Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemeleri olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesince davaya bakılması olanaklı değildir. Bu durumda, Diyarbakır ... Tüketici Mahkemesi tarafından Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben görevsilik kararı verilmesi gerekirken, Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi hatalı olduğu gibi; Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesince görevsizlik kararı yerine uyuşmazlık hakkında karar verilmesi de yerinde olmamıştır. Sonuç olarak Diyarbakır Asliye Ticaret Mahkemesince, mahkemenin kurulup faaliyete geçtiği 01/09/2021 tarihinden önce açılmış olan eldeki davanın yargılamasına Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) devam edilmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekmektedir.

(iii) Dava Şartlarının İncelenme Sırası Bakımından:

Dava şartlarının hangi sıra ile inceleneceği hakkında 6100 sayılı HMK´da açıklık yoktur. 6100 sayılı HMK m. 14 hükmünün gerekçesinde de dava şartlarının inceleme sırasının ne olacağı hususu ise pozitif bir düzenlemeye elverişli bir nitelik taşımaması sebebiyle, tümüyle doktrin ve yargı uygulamasına bırakıldığı ifade edilmiştir. Burada 6100 sayılı HMK m. 143/2´deki ilkenin uygulanması mümkündür. Buna göre, hakim, muhakemeyi (tahkikatı) basitleştirmek veya kısaltmak için bazı dava şartlarını diğerlerinden önce inceleyebilmelidir. Buna göre, dava şartlarının incelenmesini mantıki bir sıraya tabi tutmak gerekir: Belli bir dava şartının yokluğu halinde diğerlerinin incelenmesine gerek kalmayacak ise, ilk önce o dava şartının var olup olmadığı incelenmelidir. Buna göre, ilk önce mahkemeye ilişkin dava şartlarından işe başlamak gerekir. Çünkü, mahkemeye ilişkin dava şartlarından birinin yokluğu halinde, mahkemenin bu davaya bakmasına ve diğer dava şartlarını incelemesine gerek kalmaz. Mahkemeye ilişkin dava şartlarının kendi aralarındaki inceleme sırası da yargı hakkı (m. 114/1-a), yargı yolu (m. 114/1-b), görev (m. 114/1-c) ve kesin yetki (m. 114/1-ç) şeklinde olmalıdır. Mahkemeye ilişkin dava şartlarından sonra, sırasıyla taraflara (m. 114/1-d,e,f ) ve dava konusuna ilişkin olanlar inceleme konusu yapılmalıdır (Bkz. Baki Kuru, Medenî Usûl Hukuku El Kitabı, C. I, Ankara 2020, s. 395-396).

Bir davada, 6100 sayılı HMK m. 114(1)-c uyarınca “görev” ile 6102 sayılı TTK m. 5/A ve 6325 sayılı HUAK m. 18/A hükmü uyarınca “arabuluculuk” dava şartlarının yokluğu aynı anda gerçekleşmiş ise, Mahkemece öncelikle görev hususunun değerlendirilmesi, şayet mahkeme görevsiz ise, 6100 sayılı HMK m. 114(1)-c ve 115(2) hükümleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu (mahkemenin görevsiz olması) nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gereklidir. Zira görevsiz mahkemede arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi halinde, kanun yolu incelemesinde arabuluculuk dava şartının yanlış uygulandığı ve davanın esasının incelenmesi gerektiği anlaşılır ise, görevsiz mahkeme davanın esasını inceleyemeyecek ve yine görevsizlik kararı vermesi gerekecektir. Bu nedenle; görevsiz mahkemenin “görev” dava şartı yokluğundan davayı usulden reddetmesi ve “arabuluculuk” dava şartının görevli mahkemede değerlendirilmesi gerekir. Yapılan bu yorum ve belirleme, davaların kısa sürede sonuçlandırılmasını amaçlayan 6100 sayılı Kanun´un 30 uncu maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesine de uygun düşecektir.

Yukarıda belirtilen sebeplerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK´nın m. 353(1)-a-3 ve m. 355 hükümleri uyarınca esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin kamu düzeni ilkesi uyarınca re´sen gözetilen sebeplerle kabulü ile, ilk derece mahkemesince davanın görev yönünden reddi ile 6100 sayılı HMK m. 20(1) hükmündeki usûl izlenerek dosyanın görevli Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesine (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) gönderilmesine karar verilmesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın kararı veren yerel mahkemeye gönderilmesine, kararın kaldırılma nedenine göre davacı vekilinin istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-)Davacı vekilinin istinaf isteminin, esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin kamu düzeni ilkesi yönünden re´sen KABULÜNE, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda anılan kararının 6100 sayılı HMK´nın 353(1)-a-3 ve 355 maddeleri uyarınca esası incelenmeksizin KALDIRILMASINA,

2-)Gerekçede belirtilen eksikliklerin giderilmesi amacıyla davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Kararın kaldırılma nedenine göre davacı vekilinin istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
4-)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan 427,60 TL istinaf karar ve ilâm harcının istinaf eden davacı tarafa İADESİNE,
5-)İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcı ile yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılacak yargılamada verilecek hükümdeki yargılama giderleri ile birlikte DEĞERLENDİRİLMESİNE,
6-)İstinaf incelemesi duruşma açılmadan yapıldığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,
7-)6100 sayılı HMK´nın 7035 sayılı Kanun ile değişik m. 359(4) maddesi uyarınca Dairemiz kararının İlk Derece Mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK´nın m. 353(1)-a ve 362(1)-c-g hükümleri gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/05/2024
 

İlginizi Çekebilecek Diğer Makaleler

Whatsapp